Çoklu evren teorisini hepimiz duymuşuzdur. Özellikle günümüz dünyasında daha sık duyduğunuz bu terim, çizgi romanlarda ve sinemalarda bolca karşımıza çıkar oldu. Pekii, nedir bu çoklu evren teorisi?
Bilim kurgu veya fantezi hayranıysanız, bir noktada, bir kitap okudunuz, bir film izlediniz veya çoklu evren kavramını araştıran bir dizi izlediniz. Fikir, zaman ve uzay dediğimiz bu şeyin içinde, gerçekliğin bizimkinden bazen biraz, bazen de kökten farklı olduğu başka boyutlar olduğudur. İlginçtir ki, bu fikir kurgu ve fantezi ile sınırlı değildir.
Bilimde bu, birden fazla hatta sonsuz sayıda evrenin (sürekli olarak deneyimlediğimiz evren dahil) olabileceğini belirten Çoklu Evren Teorisi olarak bilinir ve bunlar birlikte var olan her şeyi içerir: uzay, zaman, madde ve evrenin tamamı.
Bu bağlamda, çoklu evrenler genellikle paralel evrenler olarak anılır, çünkü onlar bizimkinin yanında var olurlar.
Bu terim, 1895 yılında Amerikalı filozof ve psikolog William James tarafından icat edildi. Ancak bunun bilimsel temeli, kara delikler gibi kozmolojik güçlerin ve Big Bang (Büyük Patlama) teorisinden kaynaklanan problemlerin incelenmesinden doğmuştur.
Bu noktanın ötesinde, tamamen yeni bir dizi fizik kanunu veya bildiğimiz kanunların sadece biraz farklı versiyonları olabilir ve farklı bir evrenin var olması mümkündür.
Büyük Patlama’dan sonra aynı ilkel boşluktan sayısız evrenin ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Max Tegmark‘ın evrenler sınıflandırması, çoklu evrenler hakkındaki farklı teorileri özetler. Bu modelde, konuyla ilgili tüm büyük düşünceleri sınıflandıran dört teori bulunmaktadır.
- Birinci teoride, farklı evrenler, hepsi aynı fiziksel yasalara ve sabitlere sahip olan Hubble Hacimleri adı verilen yerde birbiri üstüne gelirler. Her biri maddenin dağılımı açısından muhtemelen bizimkinden farklı olacak olsa da, sonunda bizimkine benzer ve hatta özdeş konfigürasyonlara sahip Hubble hacimleri olacaktır.
- İkinci teoride, farklı fiziksel sabitlere sahip evrenler vardır ve bir bütün olarak çoklu evren esnemektedir. Bu durum sonsuza kadar da öyle olmaya devam edecektir.
- Üçüncü teoride, gözlemler mutlak olarak tahmin edilemez, ancak her biri farklı bir evrene karşılık gelen bir dizi olası gözlem vardır.
- Tegmark’ın kendisi tarafından tasarlanan teori dört, matematiksel yapılarla tanımlanabilen tüm evrenleri eşit derecede gerçek olarak kabul eder. Başka bir deyişle, aynı veya farklı sabitlere sahip evrenler var olabilir.