Topraktan yapılmış binalar, bizi yazın serin, kışın sıcak tutmada ve aşırı hava koşullarına dayanmada son derece iyidir. Daha sürdürülebilir binalar arayışında olan mimarlar, gözden kaçan bu asırlık yapı malzemesine geri dönüyor.
Yemen’in antik surlarla çevrili şehri Sana’da topraktan gökdelenler gökyüzüne doğru yükseliyor. Yükselen yapılar tamamen sıkıştırılmış topraktan inşa edilmiş ve çarpıcı geometrik desenlerle süslenmiş. Toprak binalar, yakındaki koyu sarı renkli dağlara karışıyor.
Sana’nın çamur mimarisi o kadar eşsiz ki, şehir Unesco Dünya Mirası alanı olarak kabul edildi.
Unesco, Sana’yı betimlemesinde, “İslam’ın ilk yıllarının mekansal özelliklerini yansıtan homojen bir mimari topluluğun seçkin bir örneği olarak, olağanüstü bir sanatsal ve resimsel kaliteye sahiptir” diye yazıyor. “Binalar, yerel malzeme ve tekniklerin kullanımında olağanüstü bir işçilik sergiliyor.”
Dünyanın dört bir yanındaki mimarlar, ani sel ve yoğun ısı gibi aşırı hava olaylarına dayanabilecek sürdürülebilir binalar inşa etmeye çalışırken, ham toprak inşaatını canlandırıyorlar. Bu antik mimari biçimi, gelecekteki evlerimizin ve şehirlerimizin tasarımını etkileyebilir mi? Bu temele dönüş tekniği, iklim krizine önemli bir çözüm sağlayabilir mi?
İnşaat sektörü, küresel karbondioksit emisyonlarının %38’ini oluşturuyor. Dünyanın 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşma hedefine ulaşması ve küresel sıcaklık artışını kritik 1,5 C eşiğinin altında tutması için yapı sektörü önemli bir role sahip.
Modern inşaatın temelini oluşturan beton, büyük bir karbon ayak izine sahiptir. Betonla inşa etmek, küresel CO2 emisyonlarının yaklaşık %7’sini oluşturuyor. Betonun temel bileşeni olan çimento dünya çapında her yıl 4 milyar ton üretilmektedir.
Toprak, betona sürdürülebilir bir alternatif olabilir. Toprakla inşa etmenin çevre üzerinde çok düşük bir etkisi olduğu ve malzemenin kendisinin tamamen geri dönüştürülebilir olduğu biliniyor.
Hmmmm vaay be. Ne yaşamlar var